Bu yazı yazılırken benim için yılın son yazısı olacak. Okuyucular için ise yılın ilk Gazete Pencere’si içinde yer alacağı için yılın ilk yazılarından biri. Her hafta bu köşeden ekonomiye ilişkin gelişmeleri anlamaya, anlatmaya çalışıyoruz. Dolayısıyla bu yazıda biraz çerçevenin dışına çıkıp önümüzdeki on yıla bu on yıllık süreçte üzerinde durmamız gereken ana konulara bakmanın daha anlamlı olacağı kanaatindeyim. 2020 ve takip eden 2020’li yıllarda hangi konular ülkemizde ve dünyada daha çok konuşulacak bir ufuk turu atmakta yarar var.

Artan Eşitsizlik ve Gelir Adaletsizliği

Ekonomide ciddi bir dönüşümü yaşıyoruz. Bu dönüşüm çalışma hayatı için gerekli eski becerileri daha az talep edilir hale getirirken orta sınıfın ciddi erimesi ve yoksulluğun küresel ölçekte artması gibi sonuçlara neden oluyor. Yine aynı şekilde genç işsizliği tüm dünyada başa dert. Yani ya işçi sınıfının gelirleri ciddi baskı altında ya da işçi olmak bile bin dert. Böyle bir ortamda zenginler daha zengin olurken yoksul ise daha yoksul hale geliyor. Dünyanın en zengin yüzde birlik kesimi toplam gelirin yüzde seksen ikisine sahip. Toplamda baktığımızda ise bu gelir geriye kalan yüzde doksan dokuzun gelirine eşit. Durum Türkiye’de de farklı değil. Gelir adaletsizliğinde AB ülkeleri arasında ikinci sırada yer alıyoruz.

Adil bölüşüm şartlarının küresel ölçekte sağlanması, iyi çalışma şartlarının sağlanması konusunda adım atılmadığı sürece huzurlu bir dünyadan bahsetmek mümkün olmayacak. Ancak mevcut düzen bunu sağlamaktan bir hayli uzak. Nitekim son yapılan asgari ücret zammı, Türkiye’de de durumun ne kadar iç karartıcı olduğunu gösteriyor. Sayısı on milyona yaklaşan asgari ücretliler yılı sadece günde 10 TL zam ile kapatmış oldu. Önümüzdeki dönemde yaşayacağımız ekonomik, politik ve toplumsal tüm değişimlerin bu adaletsizliğin sonuçlarıyla birlikte yaşanacağı da net bir şekilde görünüyor.

İklim Değişikliği

1990’lı yılları ozon tabakası deliniyor söylemi ile geçirmiş bir nesiliz. Bugün ise tüm dünyada küresel ısınma ve iklim değişikliği orta vadeli gündemin en önemli maddesi. Başta AB olmak üzere dünyanın değişik bölgelerinde gençlerin öncülük ettiği çevre hareketleri her geçen gün öne çıkıyor. Tüm dünyada iklimdeki değişiklik canlı yaşamını, tarımsal üretimi ve göç hareketlerini yakından ilgilendiriyor. Türkiye’de de bu kışı normal geçirmediğimizi not etmek lazım. Bu kışın sonunda gelecek yazın bize neler getireceğini de şimdiden konuşmamız, artık meselenin orta vadeden kısa vadeye dönmesinin en net göstergesi olsa gerek. Acil hem Türkiye’de hem de dünyada iklim değişikliğini gündeme almamız gereken bir yıla giriyoruz.

Küresel Uyuşmazlıklar

Yukarıda bahsettiğim iki temel konu tüm dünyada ülkeler arası uyuşmazlıkların da artmasına neden oluyor. Yeni kaynak arayışı, ülkelerin üretimden ve ticaretten pay kapmak suretiyle vatandaşlarının refahını sürdürme ya da arttırma arayışı önümüzdeki yıl da gündemin en önemli maddelerinden biri olacak. ABD-Çin arasında başlayan ticaret savaşları “şimdilik” çözülmüş gibi görünse de aslında turbun büyüğü hala heybede saklı duruyor gibi. Dijitalleşme, üretimde teknolojinin daha fazla kullanılması önümüzdeki dönemde ticaret savaşları ile birlikte teknoloji savaşlarını da gündeme getirecek gibi görünüyor.

Biraz yine olumsuz bir tablo çizdim. Ancak bütün bu olumsuzlukların üstesinden gelmediğimiz sürece bir sonraki yeni yıla daha iyi şartlarda girmemizin mümkün olmadığını bilmekte yarar var.

Umuyorum 2020 yılı bu sorunların kalıcı çözümlerini tartıştığımız ve yıl sonunda daha umutlu yazılar yazabildiğimiz bir yıl olur!