Geçtiğimiz haftanın en önemli gündem maddelerinin başında TCMB’nin faiz kararı vardı. TCMB politika faizini 75 baz puan indirdi. Aslında Merkez Bankası’nın açıklamasının öncesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan faiz indirimlerinin devam edeceğinin sinyalini katıldığı bir toplantıda dile getirmişti. Dolayısıyla en azından son gün bağımsız(!) TCMB’nin atacağı adıma ilişkin bir soru işareti kalmadı. Malum sonuç ortaya çıktığına göre iki soruyu soralım.

Birincisi neden 75 baz puan?

TCMB’nin faiz indirimi kararı özellikle Ağustos’tan bu yana hükümetin önceliklerini dikkate aldığı için sürpriz değil. Hükümet daha hızlı bir ekonomik büyüme için daha düşük bir faiz istiyor. Yani benim “borçlanma ekonomisi” olarak tanımladığım, tüketiciyi ucuz kredi ile tüketmeye iten bir yaklaşım var. Nitekim tüketici kredileri ve bir miktar da konut kredilerindeki hareket bunu gösteriyor. Ancak birçok kişinin anlamadığı nokta şu:

Neden TCMB, 300 değil, 500 değil, 100 değil de 75 baz puan faiz indiriyor? Yani indirim tamam ama miktarı neden 75? Eğer daha düşük faiz daha iyi olacaksa neden 500 puan birden indirmiyoruz? İşte burada gerçekler ortaya çıkıyor. İşin aslını söylemek gerekirse ben teknik olarak bu rakamın açıklanabileceğini sanmıyorum. Tek bir açıklamam var, TCMB’de bir grup uzman bu indirim sürecinin sürdürülebilir olmadığını biliyor ancak baskıya da direnemiyor. Dolayısıyla bu saat itibariyle daha yavaş faiz indirimleri olacağını da söylersek yanılmış olmayız.

Yani sorunun yanıtı, bence aslında gerçeklerin farkında olan ama o gerçeklere göre hareket edemeyen bir TCMB’miz olduğunun tescili olduğu.

İkinci soru ise bundan sonra ne olacak?

Son TCMB kararı sonrası görülüyor ki hükümet %5 büyüme hedefinde oldukça ısrarlı ve net. Bu faiz indirimleri ve ucuz kredi ortamı da 2020 yılı için büyümenin %5’e doğru gideceğini gösteriyor. Ancak unutmamamız gereken nokta şu ki Türkiye ekonomisi tüketim temelli bir ekonomi ve hala üreticilerin kapasitesi ve esnekliği bir anda düşük faiz ortamında artacak talebi karşılamaya yetmeyecek. Dolayısıyla yeniden fiyatlarda bir artış ve/veya ithalatta artış göreceğiz. Bu da Türkiye’yi 2015 sonrası karşı karşıya kaldığı arızalı ekonomik büyüme ortamına geri getirecektir.

Ve son bir soru daha. Diyelim ki %5 büyümeyi yakaladık. Peki bu büyüme asıl istediğimiz dar gelirliye iş olarak, gelir olarak yansıyacak mı?

Maalesef.

Bunu ben değil, geçtiğimiz hafta TÜSİAD’ın yaptığı toplantıda en iyimser senaryolar çerçevesinde yaptığı analizler sonucu ifade eden Prof. Dr. Seyfettin Gürsel Hoca. Yaptıkları tahminlere ve simülasyonlara göre Türkiye %5 büyüme civarında bile bir büyüme yakalasa da işsiz sayısı yine 4 milyonun üzerinde kalacağını dile getirdiler.

Son söz! Ekonomi, 2020’de büyüme hedefi yakalanabilecek mi? Görünen o ki evet yakalanabilecek!

Vatandaşın ne işine yarayacak? Yapısal sorunları çözmeyi ertelediğimiz sürece pek de bir işe yarayacak gibi görünmüyor!