TCMB’nin döviz rezervlerinin 2018-2020 yılları arasında harcanmasına ilişkin tartışmalar tüm hızıyla
sürüyor. Geçtiğimiz hafta yazdığımız yazılarda rezerv satışında izlenen şeffaf olmayan yöntemler ve
bundan sonrası için yaratılan güvensizlik ve belirsizlik ortamı sonunda bu politika uygulamasının ülke
ekonomisine olan maliyetinin görünenden daha yüksek ifade etmiştim.
Bize özgü mevcut ekonomik sorunlar dışında bu maliyetin artacak olmasının bir temel nedeni de
Türkiye’nin sahip olduğu döviz rezervlerinin şu anki durumunun aynı ekonomik ligde olduğu ülkelere
göre maalesef çok daha fazla güvensizlik ve belirsizliğe sahip olması. Dolayısıyla da riskin yüksek
olması!
Neden mi?
Dünyada yatırımcılar, birçok ülkeye yatırım yapma imkanına sahipler. Hangi ülkeye yatırım
yapacaklarına karar verirken de baktıkları iki temel husus risk ve getiridir. Risk değerlendirmesinin
başında ise döviz kuru riski gelir. Yani yatırımcılar, paralarını götürdükleri ülkeden çıkmak
istediklerinde o ülkenin kendilerine döviz ödeyebilme kapasitesini de dikkate alarak bu yatırımları
yaparlar. Çünkü bu kapasite düştüğünde yatırım yaptıkları ülkeden çıkarken çok daha zor ve pahalıya
döviz almak durumunda kalacaklardır.
İşte tam burada ülkelerin döviz rezervleri devreye girer. Çünkü yukarıda belirttiğim belirsizliğin
teminatı bu rezervlerdir.
Bu değerlendirmenin makro boyutunda iki önemli gösterge vardır. Bu göstergeler ilgili ülkenin en
önemli dış yükümlülükleri olan ithalata ve kısa vadeli yabancı para cinsinden borçlarına karşılık ne
kadar rezervinin bulunduğudur. Tabloda Türkiye ile benzer ligde olan ülkeler için 2021 yılında
yayınlanmış en son verileri ve oranları sunuyorum.

 Brüt Rezerv (milyar dolar)Aylık İthalat/ Brüt RezervKVDB (milyar dolar)KVDB/
Brüt Rezerv (%)
Türkiye493,5 ay141287,76
Brezilya33518 ay65,719,61
Meksika1855,5 ay53,428,86
Güney Afrika447 ay27,762,95
Rusya45018 ay6213,78
Polonya1446 ay58,940,90

Kaynak: CEIC Data Bank, https://www.ceicdata.com


Kaynak: CEIC Data Bank, https://www.ceicdata.com
Gördüğünüz gibi ülkelerin sahip oldukları brüt döviz rezervlerine baktığınızda Türkiye, öne çıkan
gelişmekte olan ülkeler arasında en düşük brüt rezerve sahip ikinci ülke. G. Afrika’nın rezervleri
Türkiye’den de düşük! Ancak tek başına rezervin büyüklüğü az önce de söylediğim gibi bir
değerlendirme kriteri değil.
Asıl önemli olan bu brüt rezervin mevcut döviz yükümlülükleri ile karşılaştırılmış hali.
Tek tek bakalım.
Birinci değerlendirme kriteri döviz rezervlerinin kaç ay ithalatı finanse edebileceği idi! Brezilya, Rusya
gibi ülkelerdeki brüt döviz rezervleri 18 aylık ithalat miktarını karşılayacak kadar yüksek. Bu orana
göre en kötü durumdaki Meksika bile Türkiye’den neredeyse iki kat daha iyi görünüyor. Türkiye’den

daha düşük brüt rezervlere sahip olan Güney Afrika dahi yedi ay boyunca ithalatını finanse edebilecek
durumda.
Kısa vadeli dış borç yükümlülüğü ile brüt döviz rezervleri karşılaştırmasında ise Türkiye’nin durumu
maalesef çok daha kötü görünüyor. Türkiye, bütün bahsi geçen ülkelere göre maalesef sahip olduğu
döviz rezervi nedeniyle oldukça riskli görünüyor. Ayrıca bu brüt rezervin içerisinde TCMB’nin büyük
miktarda kısa vadede ödemesi ya da yenilemesi gereken döviz borcu (SWAP) olduğunu da unutmayın.
Çünkü yatırımcılar da tüm bunları çok yakından izliyor ve takip ediyor.
Bitirirken soruyu yine size sorayım!
Siz yatırımcı olsaydınız yukarıda verdiğim veriler ışığında Türkiye’ye hangi koşulla yatırım yapardınız?
Daha yüksek risk alacaksanız, elbette ki daha yüksek getiri şartıyla! Maalesef durumumuz bu!
Bir diğer alternatif de tabii ki aman gelmesinler demek! O zaman da bambaşka bir dünya ortaya
çıkacak ve ithalatı ve borcu neredeyse unutacaksınız! Gördüğünüz gibi bu da günümüz dünyasında
mümkün değil!