Bir taraftan uzun uzadıya yazmak istiyorum. Açıkçası bir yandan da içimden gelmiyor.

15 yıldır akademideyim. Ekonominin büyük bir bölümünün mekanik olduğunu öğrenecek kadar çok şeye şahit oldum. Dolayısıyla duygusal davranmak işime gelmiyor. Ancak öte yandan tüm o duygu dışı mekanizmanın insanların hayatları üzerindeki etkisine şahit oldum ve bunu düşünmeden hareket etmek çok zor geliyor.

Tüm bunları elbette ki şu son 5 günde olanlar için yazıyorum. ABD’de Joe Biden’ın seçilmesinin kesinleşmesi, TCMB Başkanı’nın görevden alınması ve Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın istifasının ardından yaşadıklarımız. Aslında geçen haftasonu Biden’ın göreve gelmesi ile birlikte Türkiye ve dünyadaki değişimi, Türkiye ekonomisinin acilen hükümetin bugüne kadar izlediği tüketimi düşük faizle körüklemeye dayalı büyüme politikasından vazgeçmesi gerektiği üzerine kuracaktım. Zira biriken sistemik yükün Biden ve ABD tarafından gelecek sert eleştiriler ve adımlarla bizi çok zora sokacağı bir döneme girme ihtimalimiz çok yüksekti.

Ancak o arada TCMB Başkanı’nın görevden alınması ve çok kısa bir süre içerisinde Beral Albayrak’ın istifası bütün akışımızı değiştirdi. Ya da değiştirdi sanıyordum. Çünkü bu gelişmeler bir yerde bir grubu bir önceki paragrafta ifade ettiğim Biden ile birlikte yaşanabilecek olası ekonomik riskler için bir umut yaratmıştı. Ta ki bunun aslında bir politika değişikliği işareti değil de yine koltuk kavgası olduğunu gördüğümüz ana kadar.

Açık konuşmak gerekirse Albayrak’ın istifasının ardından pazartesi piyasalarda yaşanan o bayram havasına da aynı temkinli duruş ile yaklaşmıştım. Asıl meselenin isimlerle ilgili olmadığını ve net bir şekilde bu değişikliklerin politikadaki bir değişime işaret ettiğine ilişkin bir açıklama beklerken biz hala istifanın kabul edilip edilmediğine takılı kaldık bütün gün. O arada dolar 8 TL’ye kadar geriledi. O fiyattan doları kim aldı bilmiyorum ama akşamında gelen “Berat Albayrak affedildi” ve “Lütfü Elvan ataması” haberlerinin önümüzdeki günlerde o fiyattan dolar alanlara yarayacağını şimdiden söylemek güç değil.

Zira bu gelişmeler şu yaşadığımız süreçten tek bir ders bile alınmadığını bile net bir şekilde gösterdi. Nereden bu sonuçlara vardığımı da kısaca anlatayım!

Türkiye ekonomisinin bir dakika bile kaybetmemesi gereken bir noktada TCMB’nin yeni başkanı Naci Ağbal’ın 19 Kasım’daki toplantıya kadar durum değerlendirmesi yapılacağını açıklaması ve ardından gelen bakan ataması ve açıklamalar hükümet cephesinden beklenen o değişim umudunun karşılığı olmadığına dair ilk işaretleri verdi. Düşük faiz ısrarının devam edeceği, o ortamda belki kısıtlı bir faiz artırımı ile kurdaki ateşin azaltılmasına ilişkin adımların atılması sözkonusu olabilir. Ancak görünen o ki bu adımların piyasada güven yaratması oldukça zor.

Bu süreçte hiç mi iyi bir şey yok diyeceksiniz!

Bir tane var gibi görünüyor, o da Türkiye ekonomisinde ciddi sorunlar olduğunu hükümetin de artık kabul etmiş olması. Ama yukarıda da bahsettiğim gibi o sorunların çözümü konusunda hala doğru noktaya geldiğimize dair işaretler maalesef görünmüyor.

Zaten Bakan Albayrak’ın istifasının ardından yaşadığımız süreç de bunu doğrular nitelikte.

Ne olduğunu bile öğrenemediğimiz, neyin değişeceğini bile bilmediğimiz bir süreci yaşadık! Bir istifada bile süreci hızlı bir şekilde sonlandıramayan bir sistemin sorun çözebileceğine inanmak zor görünüyor!