Çin Devlet Başkanı Xi Jinping ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin bu hafta yaptıkları görüşme ile yılın ilk yarısında üçüncü kez bir araya geldi. İki lider, küresel ölçekte ekonomik ve siyasi sorunların derinleştiği 2016 yılında ise beş kez bir araya gelmişlerdi. Bu açıdan bakıldığında belki de son otuz yıllık süreçte her iki ülke arasında ilişkilerin en olumlu seyrettiği döneme şahit oluyoruz. Nitekim Çin Devlet Başkanı Xi Jinping de son seyahatinde iki ülke arasında tarihte en fazla yakınlık yaşanan dönem olduğuna işaret etti.

Çin ve Rusya liderlerinin Moskova’da gerçekleşen görüşmesinde her iki ülke arasındaki ticari ilişkilerin geliştirilmesi, Kuzey Kore ve Suriye gibi tüm dünya gündemini yakından ilgilendiren sorunlu bölgelere ilişkin pozisyonların tartışılması ana gündem maddeleri oldu. Bu konular çerçevesinde liderlerin yaptığı açıklamalar 7-8 Temmuz tarihlerinde gerçekleşecek olan G-20 Zirvesi için de oldukça belirleyici olacak gibi görünüyor.

Bu yakınlaşmanın küresel ölçekte ciddi sonuçları halihazırda görülmekte ve görülmeye de devam edilecek. Bu sonuçlara ilişkin çıkarsama yapabilmek için öncelikle iki ülke arasında her geçen gün daha fazla önem kazanan stratejik iş birliğinin gelişim dinamiklerinin anlaşılması büyük önem taşıyor.

Ekonomik İşbirliği: Tamamlayıcı Ticari Ortaklık

 İki ülkenin dış ticaret profillerine baktığımızda Çin’in Rusya’nın en önemli ticaret ortağı olduğu görülüyor. Özellikle Rusya’nın 2014 yılında Ukrayna’ya müdahalesi sonrasında ABD ve AB tarafından uygulanan ambargo, Rusya’yı neredeyse tüm sektörlerde üretim yapan Çin’e yöneltti. Öte yandan 2000’li yılların başından bu yana imalat sanayinde dünyanın merkezi haline dönüşen Çin’in ise en çok ihtiyaç duyduğu ham madde ve enerji kaynakları tedariki açısından bakıldığında Rusya, kritik bir ortak olarak öne çıkıyor. Dünyanın en önemli petrol ve doğalgaz üreticisi ülkelerinden biri olan Rusya, Çin’e ciddi miktarda enerji ve ham madde satışı gerçekleştirirken, yukarıda da bahsedildiği üzere ambargo ile ulaşamadığı birçok malın tedariki için Çin ile hareket ediyor.

Nitekim iki liderin bir araya geldiği bu hafta yapılan zirveye ikili ticaret ve enerji sektörlerindeki işbirliği damgasını vurdu. Her iki ülkenin birbirini tamamlar nitelikteki ticari işbirliği, ülkeler arasındaki ortaklığın da iktisadi temelini her geçen gün güçlendiriyor. Bu noktada özellikle Çin’in Batı ülkelerinin Rusya’ya uyguladığı ambargoya uymaması ve bir anlamda Rusya’ya ticari açıdan sunduğu olanaklar Çin’i bu ilişkide daha güçlü bir pozisyona taşıyor.

 Siyasi İşbirliği: Çok Kutuplu Dünya 

İki ülke arasındaki işbirliğinin ekonomik temelleri her geçen gün güçlense de uluslararası alanda sahip oldukları iddia ve uluslararası kamuoyunda etkilerini arttırmaya yönelik yaklaşımları da birlikte hareket etmelerini kolaylaştırıyor. 1990’lı yıllardan bu yana ABD liderliğinde tek kutuplu bir uluslararası ortamın, Çin ve Rusya gibi hızlı büyüyen ve güçlü ekonomiye sahip iki ülkenin de dahil olduğu bir yapıda devam ettirilmesi için sergilenen bu yaklaşım tüm dünya için de önem taşıyor. Daha önce Irak, Kuzey Kore örneklerinde uluslararası bir uzlaşmayı beklemeden, tek başına hareket edebilen ve kendi çıkarlarına göre politika dizaynı yapabilen ABD, Çin ve Rusya arasındaki işbirliğinin uluslararası politikada da bariz bir şekilde etkisini göstermesi ile başta Birleşmiş Milletler olmak üzere bir çok platformda daha temkinli hareket etmek zorunda kalıyor. Dünyada birçok sorunlu bölgede bu şekilde bir dengenin oluşması da daha barışçıl çözümlerin gündeme gelmesini sağlayabiliyor.

Nitekim son zirvede Kuzey Kore ve Suriye ile ilgili yaşanan hususlarda iki lider de yaşanan sorunların çözümü konusunda aktif bir politika izleme konusundaki tavırlarını sürdüreceklerini ifade ederek, aynı mesajı verdiler.

Bütün bu işbirliği alanlarının dışında iki ülke arasında en fazla merak edilen konuların başında Çin’in çok önemsediği ve Avrasya için ciddi bir açılım hamlesi olan Kuşak ve Yol Projesi kapsamında, Rusya’nın Sovyetler dönemindeki nüfuz alanı olan Orta ve Batı Asya üzerindeki etkisini arttırma çabasına Rusya’nın ne tepki vereceği geliyor idi. Ancak son ziyarette iki ülkenin bu projede de birlikte çalışma iradesi sergilemesi, bu yönde ortak fon oluşturması gibi kararlar önümüzdeki dönemde de bu ilişkinin gelişerek devam edeceğinin en önemli ipucu oldu.

Tüm dünyada gerginlik ve krizlerin etkili olduğu bir dönemde uluslararası politikada dengeleyici ve işbirliğini temel alan Rusya-Çin ilişkisinin bu ziyaretle bir adım daha ileri taşınması bu bağlamda büyük önem taşıyor.