Yarın (Pazartesi) Türkiye ekonomisi ikinci çeyrek büyüme rakamları açıklanacak. Genel olarak tahminler ekonominin ikinci çeyrekte de daralacağını gösteriyor. Geçtiğimiz birinci çeyrek rakamları açıklandığında hep birlikte “teknik resesyon” bitti diye ağzımıza bir parmak bal çalmaya çalışanlar olduğunu hatırlarsınız. Linke bir önceki büyüme verisi ile ilgili bir değerlendirme haberini koyuyorum. (https://www.bloomberght.com/ekonomistler-buyume-verisini-degerlendirdi-2223061)

Rakamlar açıklanmadan önce yazdığım bu yazıda bir önceki büyüme rakamları açıklandığında söylediğim hususları tekrar ederek yola devam edeyim. Teknik ya da teknik değil, adına resesyon deyin ya da demeyin, rakam pozitif çıksın ya da negatif çıksın fark etmez, asıl mesele şu ki ekonomi bir türbülans içerisinde ve bu türbülansı anlamak için büyüme rakamlarına ihtiyacımız yok. 

Neden mi? Basit bir şekilde ifade etmeye çalışayım. 

Her şeyden önce ekonominin büyümesini üç şekilde tanımlarız. 

  1. Harcamaların artışı
  2. Üretimin artışı 
  3. Gelirlerin artışı

İkinci çeyrek için bize harcamaların artışı ile ilgili göstergeler ne söylüyor bakalım. TÜİK tarafından açıklanan tüketici güven endeksi nisan ayında biraz toparlansa da (63,5) mayıs ve haziran aylarında tarihi diplerini gördü. Tüketicinin siyasi gelişmelere bağlı olarak (S400, İstanbul seçim tekrarı) tüketme isteğini yitirmesi elbette üreticilerin de isteğini olumsuz etkiledi. İnşaat başta olmak üzere ekonomideki hemen hemen tüm sektörlerde yatırımcı güveni yerle yeksan durumda. Bu süre içerisinde bir tek büyümeye olumlu etki edecek kalem kamu harcamaları. Mayıs ayında yıllık bütçe açığı hedefine ulaştığımız düşünülürse ikinci çeyrekte küçülmeyi sınırlandıracak tek harcama kalemi bu. Bu etki de özellikle üçüncü çeyrek itibariyle kasada para kalmadığı için terse dönecek. Yani hükümet seçim ekonomisi ile ilk ve ikinci çeyrekte yaptığı yüksek harcamanın bedelini yılın ikinci yarısında hepimize ödetecek. 

Harcamalar açısından durum böyle iken üretim açısından ekonomide daha iyi olduğumuzu söylemek mümkün mü? Sanırım turizm sektörü ve bir miktar ihracat dışında tüm sektörlerde durum pek iç açıcı değil. Sanayi üretimi endeksi için de yorum yapmadan aşağıdaki grafiği koyayım. Grafikten durumu anlamak için ekonomist olmaya gerek zaten yok. 

Kaynak: TÜİK

Gelirler tarafına girersek çıkamayacağımız ortada. Sanıyorum bu sürede özellikle işgücü ödemelerinin ikinci çeyrek GSYİH içerisindeki payı ve büyümesi negatif seyredecek. Net işletme artığı ya da bir başka deyişle şirket gelirlerinin de yukarıda bahsettiğimiz ortamda geçtiğimiz yıla göre çok farklı olmayacağını kestirmek mümkün. 

Daha uzun uzun yazmaya gerek yok bu kısmı. 

Asıl mesele ise başka yerde. Yani her üç ayda bir büyüme rakamı açıklandığında vatandaşın sürekli aklına gelen soru. Ekonomi şu kadar büyüdü ya da küçüldü, bana ne faydası var ki? 

Onu da kısaca aslında çok basit iki rakam ile anlatalım. Bir ülkede ekonomik büyüme yoksa, o ülkede üretimde artış yok demektir. Bir ekonomide üretim artmıyorsa, ürün arzı ya dışardan ithal edilen mallarla sağlanıyordur ya da üretim miktarı düştüğü için mal fiyatları artıyordur. Yani ya ithalat ya enflasyon! Türkiye’de son dönemde kurdaki artış ithalatı çok pahalı hale getirdiği için uzun vadeli enflasyonumuzu bize armağan eden işte bu oluyor. 

Yine bana ne diyenlere bir diğer gösterge ile de yanıt verelim. Ekonomide büyüme yoksa üretim, harcama, gelir artışı yok demektir. Yani nihai olarak bakıldığında bütün bunlar artmıyorsa enflasyon dışında ne artıyor olabilir? 

Bingo!

Evet bildiniz! İşsizlik! 

Yeni yatırımın, harcamanın olmadığı bir ülkede, hele bir de verimlilik de düşük ise ortaya çıkan sonuç işsizlik olur. Türkiye ekonomisinde son 15 yıldır işsizlik %10’un altına neredeyse hiç düşmedi ancak geçtiğimiz altı aylık süreçte en çok can yakan gösterge olmayı başardı. 

Daha fazla uzatmanın bir anlamı yok. 

Yarın rakam -1, -2, 0, 3, 5 ne çıkarsa çıksın ortada bir gerçek var. 

O da ekonomideki krizin devam ettiği. 

Teknik resesyona geri girmiş olacak mıyız? 

Boşverin onu da birileri bize hikaye olarak anlatır zaten!