Bu köşeyi takip edenler bilir. Doğrudan söylemeyi severim.

Geldiğimiz noktada tek bir önemi kaldı artık. Hangisi bizim yoksullaşma hızımızı daha çok azaltacak?

Siz bu yazıyı okurken bu soruya kısmen bir yanıt verebilmiş olacağız. Trump demek en azından son dört yılın devamı demek. Türkiye-ABD ilişkilerindeki sorunların, Türkiye’nin son yıllarda yaşadığı savrulmanın bir süre daha Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Trump arasındaki ilişkiye ince bir bağ ile bağlandığı bir dönem demek. Zaman zaman fevri çıkışlarla aksiyon kazanan, zaman zaman da yine bireysel ilişkiler ile sakinleşen bir Türkiye – Batı ilişkisi demek.

Biden’ın seçilmesi ise bilmediğimiz bir dünyaya yelken açmak. Bir taraftan ABD’deki demokratların bir süredir özellikle Türkiye ile ilgili başta S400’ler olmak üzere bölgedeki gelişmelerde Türkiye karşıtı tutumu var. Öte yandan ise yine Demokrat Partili bir başkanın bölgemizdeki ve dünyadaki sorunlara ilişkin daha güvercin bir tutum izleme olasılığı. Dolayısıyla eğer siz bu yazıyı okurken Biden kazanmışsa bambaşka bir dünyaya ve Türkiye – ABD ilişkisine yelken açabiliriz. Başta zor olsa da sonrasında daha makul çözümlerin ortaya çıkabileceği bir ilişkiden bahsediyorum.

Bir de üçüncü durum var. ABD’deki seçimlerin sonuçlarının itirazlarla, bir sürü gerginlikle devam etmesi. Elbette en nihayetinde sonuçlanacak ancak bu süreç bile başlı başına tüm dünya için pandemi ile birlikte başka bir belirsizlik demek.

Gelelim Türkiye ekonomisine. Uzun zamandır beklediğimiz ABD seçimlerinin sonuçları elbette Türkiye açısından da kritik. Uluslararası ilişkiler tarafı uzmanlığımız değil ancak ekonomi tarafında yukarıda bahsettiğimiz üç sonuç da aslında sadece en başta sorduğumuz soruya vereceğimiz yanıtı değiştirecek.

Türkiye, her ne olursa olsun bugün kendi ekonomik sorunları ile maalesef baş başa kalmış durumda. ABD seçimlerinin sonuçları ise bu sorunlara daha büyük sorunlar eklenip eklenmeyeceğine yanıt verecek. Yani geçtiğimiz hafta itibariyle yıl başından bu yana 30 milyar dolara ulaşan cari açığımızın ABD seçimleri ile bir ilgisi yok. Ya da enflasyonun resmi rakamlarla %12’ye gelmesinin. Dış borç ödemelerimizin vadesinin de… Hele hele TCMB’nin Para Politikası Kurulu’ndaki şaşırtmacalı kararlarının da ABD seçimleri ile bir bağlantısı olduğunu söylemek güç.

Bir adım ileri gidelim. Dün itibariyle ABD dolarının 8,50 TL, Euro’nun 10 TL seviyesine çıkmasının da maalesef ABD seçimleri ile ilgisi yok. Ancak çıkacak sonuca göre bu seviyelerin ardından kurda göreceğimiz denge seviyelerinin birebir ilgisi olacak. Yukarıda da bahsettiğim gibi Biden’ın seçilmesi, tüm dünya için istikrar anlamına gelirken belki de Türkiye için kısa vadede oldukça zorlu bir engel ve belirsizlik demek olacak Bu da özellikle TL’nin değerinde zaten içeride yaşadığımız sorunlardan kaynaklı değer kaybına ek olarak kısa vadede dalga boyunun artmasına neden olacak. Trump’ın seçilmesi ise TL’nin kendi iç sorunlarımızla yaşadığımız sıkıntılı dönemin devamı demek olacak. Belki bir miktar iyileşme olsa da yine de orta vadede Türkiye ekonomisindeki sorunların öne çıkması demek olacak.

Hep birlikte sonuçlarını göreceğiz. Özellikle de kurdaki kritik seviyelerden sonra durum daha da ciddiyet kazanmış durumda.

Ancak her ne olursa olsun son dönemde gördüğümüz bir gerçek var ki onu yadsımak mümkün değil. Kurdaki artış tüketici enflasyonuna yansımaya devam edecek gibi görünüyor. Tüketici enflasyonu açısından öncü olan üretici enflasyonuna baktığımızda ise tablo maalesef çok vahim.

Yılbaşından bu yana baktığımızda;

Hizmet üretici maliyeti %19,87 artmış durumda.

Yurtiçi üretici maliyeti %17,48 artmış durumda.

– Tarım üreticisi maliyeti %12,05 artmış durumda.

Tüketici fiyatları ise son açıklanan rakamlarla yine yılbaşından bu yana %10,54 artmış görünüyor.

ABD seçimleri, Türkiye ekonomisindeki dengesizlikler ya da değer kaybeden TL ile birlikte en nihayetinde şu ikilemin içine düşmüş oluyoruz! Asıl mesele de burada!

Maliyet artışını fiyatlara yansıtmakta güçlük çeken firmalar, pandeminin de etkisi ile yakın zamanda bu zararları daha fazla kaldıramayacak!

Ya da tüketici fiyatlarında artış bu seviyelere yaklaşacak!

Ünlü bir deyişle; ya 40 katır, ya 40 satır!