Gündemdeki gelişmelerin hızına yetişmek mümkün değil.

Tam bir konuyu derinlemesine incelemeye başlamadan, bir yenisi ile karşılaşıyoruz.

Baş döndürecek kadar çok şey oluyor. Hem dünyada hem de Türkiye’de..

Hepsi o kadar hızlı ve tuhaf ki anlamlandırmak çoğu zaman zor geliyor. Öte yandan o baş döndürücü hızda normalin dışına çıkan bir çok şeyi de görmezden gelmek zorunda kalıyoruz.

Bunların içinde en önemlisi de sanırım hava sıcaklıkları.

**

Aralık ortasına geldiğimiz şu günlerde hava sıcaklığı neredeyse hiç 15 derecenin altına düşmedi. Neredeyse her sabah güneşin gülen yüzüyle uyandık. (Saat ayarlaması nedeniyle daha güneş doğmadan uyananlara selam olsun!)

Sonunda bu sabah biraz olsun serinliği hissedince aslında ne kadar anormal bir dönemden geçtiğimizi yazmak istedim.

**

Yılbaşı zihinlerimizde karın lapa lapa, ağır ağır yağdığı bir dönem olarak aklımızda yer etmiş.

Aralık ayı, kışın kendini iyiden iyiye hissettirdiği bir ay olarak hatırımızda.

Bu yıl ne yılbaşı ne de Aralık bildiğimiz gibi değil. Son dönemlerin popüler dizisi Game of Thrones’ta söylenenin aksine ve maalesef “Winter is not coming”.

Ve işin kötüsü henüz kışın gelmemesi önümüzdeki yıl için hiç de iyi bir haber değil.

**
Meteoroloji Genel Müdürlüğü verilerine göre 1927-2016 yılları arasında Aralık ayında İstanbul’da ortalama sıcaklık 8.2 derece olmuş. Son 10 gündür 15 derecenin altına hiç inmedi gündüz sıcaklıkları. Sonbaharın devamını yaşadık. Hava sıcaklıkları bu şekilde seyrederken kar yağışını bir kenara bırakalım yağmuru bile doğru düzgün yağarken görmedik İstanbul’da.

 

 

**
6-7 yıl önce bu yaşadığımız duruma benzer bir kışın ardından gelen yaz döneminde susuzluk riski ile karşı karşıya kaldığımızı hatırlıyorum.

Yine böyle anormal sıcak bir kış döneminin ardından gelen senede anormal soğuk bir kış mevsimi yaşadığımızı da hatırlıyorum.

**
Dünya tarihinde aşırı sıcaklar ya da soğuklar nedeniyle yaşanan kıtlıkların yarattığı büyük sorunları biliyoruz. Son on yıldır sıkça gündeme gelen küresel iklim değişiklikleri de artık ABD Başkanı Trump tarafından neredeyse “kadük” hale getirilen Paris İklim Antlaşması ile o kadar da küresel gündeme girmiyor. Belki bu anormalliği bu kadar derin yaşayan bir biz İstanbullular varız, ondan da olabilir.

Ancak acilen önümüzdeki Ocak, Şubat aylarındaki sıcaklık seviyeleri, yağış miktarlarını ve riskleri hesaplayarak 15 milyonluk İstanbul’un karşı karşıya kalabileceği riskli yaza hazırlık yapmamız şart.

**

Dünya’daki tartışmalar yavaşlasa da biz kendi iklim değişikliği sorunlarımızı yaşadığımız suni gündemlerin dışında tutarak tartışmalı ve çözüm üretmeliyiz.

Yoksa başta da söylediğimden bir adım ilerisi kıtlıkla yüzyüze geleceğimiz, hayatın kaynağı olan suya ulaşmanın zor olacağı “real winter is coming”…

Bu hayati zorlukların fiyatlara, enflasyona, üretime vs. yapacağı etkiyi yazmak bile anlamsız.

**

Karlı, soğuk bir pazarı görme dilekleriyle, iyi pazarlar…