Bir önceki yazıda son beş yıllık süreçte, Suriye iç savaşı ile birlikte Türkiye’ye gelen ve sayıları üç milyonu aşan Suriyeli mültecilerin asıl gündemimiz olması gerektiğini ifade etmiştim. Bugün konunun biraz daha spesifik sonuçlarını ele almaya çalışacağım. Bu noktada da belki üzerinde en fazla durulması gereken konulardan biri göçün yarattığı ekonomik sonuçlar olacak.

Ekonomiden bahsedince Türkiye’de sık sık yapılan kamuoyu araştırmalarından ve resmi rakamlardan anlaşıldığı üzere en önemli unsur istihdam ya da bir başka deyişle işsizlik oluyor. Son üç-dört yıllık süreçte ülkenin genel ekonomik büyüme temposundaki yavaşlama ile birlikte daha fazla gündem işgal eden işsizlik Suriyelilerden bağımsız olarak uzun dönemdir yaşadığımız bir sorun.

Öte yandan “ucuz işgücü” olarak da görülen mültecilerin varlığı, her ne kadar büyük çoğunluğunun çalışma izni olmasa da işsizlik yarattığı gibi bir sonuca da işaret edebiliyor. Bu açıdan iki taraflı bir sorun ile karşı karşıya kalabiliyoruz. Birincisi mültecilerin ucuz işgücü olarak vasıfsız işlerde tercih edilmesi ile ortaya çıkan vasıfsız işsizlik, ikincisi ise bu çalışanların kayıt dışı çalışması nedeniyle ortaya çıkan diğer ekonomik ve sosyal sorunlar. Ortaya çıkan bu sorunlar ise daha önce bahsettiğimiz mültecilerin ekonomik ve sosyal entegrasyonunu zorlaştıran, ev sahibi ülke vatandaşları ile mülteciler arasındaki gerilimi arttıran ana unsurlardan biri haline dönüşüyor.

Peki Türkiye’de Suriyeli mülteci akını ekonomik ve sosyal açıdan en önemli başlıklardan biri olan istihdam üzerinde nasıl bir etki yarattı, gerçekten olumsuz etkisi hissedildi mi?

Bunu anlamak için önce kabaca şunu ifade etmekte yarar var. İşsizlik hesaplaması yapılırken Suriyelilerden sadece çalışma izni olanların işsizlik hesabına dahil ediliyor. Çalışma iznine sahip mültecilerin sayısının da mevcut Türkiye işgücü piyasasında ihmal edilebilir ölçüde küçük olduğu dikkate almamız gerek.

Ancak dolaylı olarak ucuz işgücü olarak istihdam edilen mültecilerin, o bölgedeki işsizliğe bölgede yaşayanların istihdamını güçleştirmesi açısından etki ettiğini söyleyebiliriz.

Kabaca Suriyeli mültecilerin en fazla yerleştirildikleri şehirlerdeki işsizlik oranlarının 2011-2016 arasındaki değişimi aşağıdaki tabloda bulunuyor.

Tablodan da anlaşılacağı üzere Suriyeli mültecilerin yerleştirildikleri bölgelerde işsizlik Türkiye’deki genel eğilime göre artış göstermiş durumda. Şanlıurfa, Hatay ve Gaziantep bu artıştan en fazla etkilenen iller arasında yer alıyor. Yıllar açısından baktığımızda 2012-2014 arasında büyün illerde Türkiye genelindeki artışın üzerinde bir işsizlik oranı artışı gerçekleşmiş.

Ekonominin büyüme temposundaki yavaşlama, Türkiye genelinde işsizlik artışında ana neden olarak tanımlamamız mümkün, ancak özellikle bu şehirlerde, mülteci akınının en yüksek olduğu yıllardaki bozulmayı bir nebze de olsa yaşanan gelişmelere bağlamak da olası. Her ne kadar elimizdeki veri seti ile mülteci akınının bu şehirlerdeki işsizlik artışına etkisinin ne ölçekte olduğunu yanıtlamamız zor olsa da, bu bölgelerde yaşayanlar için işsizlik artışının temel nedeni mülteciler olarak görülecektir.

Bu noktada üzerinde düşünmemiz ve hızla çözüm üretmemiz gereken temel soru, bölgesel ölçekte bir yandan mültecilerin iş gücü piyasasına entegrasyonunu sağlarken eşzamanlı olarak işsizliği nasıl düşürebileceğimiz oluyor. Zira özellikle işsizlik ile ilgili Türkiye’nin kendi yapısal sorunları ortada dururken, kendi vatandaşlarımızın iş bulması konusunda istenen performansa erişemediğimiz bir ortamda Suriyeli mültecilerin işgücü entegrasyonu ve işsizlik sorununun çözümü salt ekonomik bir sorun olmaktan çıkıp sosyal ve siyasal boyutlarıyla da ele alınması gereken bir soruna dönüşüyor.

Çözüm önerilerini de bir sonraki yazıda ele alacağım.