Siz bu yazıyı okurken Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), salgının ilk etkisini gördüğümüz Mart ayının işsizlik rakamlarını açıklayacak. Rakamları TÜİK açıklayınca tabii ki tahmin yapmak hem zor hem de kolay. Zor kısmı Türkiye’de işsizliğin gerçekten ne olduğunu yine anlayamayacağız. Kolay kısmı ise rakamların gerçekleri yine yansıtmayacağı olacak. Ancak biz üç ay gecikmeli rakamları tartışmak yerine önümüzdeki üç aya baksak sanırım daha iyi olacak.

Her yıl yaz aylarına girdiğimizde özellikle üç sektörde yaşanan kımıldanma ile birlikte istihdamda mevsimsel bir artışı gördüğümüzü söyleyebiliriz. Bu üç sektör ise turizm, inşaat ve mevsimlik işçilerin daha fazla çalışmaya başladığı tarım sektörleri. Her üç sektörün de bu yıl yüz güldürmeyeceğini söylemek için ise müneccim ya da ekonomist olmaya gerek yok. Her yıl Nisan ortası itibariyle hareketlenen turizm sektörü bu yıl koronavirüs etkisi ile henüz yaprağın kımıldamadığı bir sektör. Her ne kadar 1 Haziran itibariyle iç turizmde bir canlanma görülse de yaşanan hareketlilik da gelir kaybı nedeniyle pek anlamlı bir hareket yaratmayacak. Yine bu canlanmanın tur operatörleri ya da otellerde somut bir hareketlilik yaratmadığı da görülüyor. Öte yandan geçtiğimiz üç aylık süreçte de ciddi sorunlar yaşandı. İstanbul’da Taksim’den Şişli’ye doğru yürüdüğünüzde yaşanan sorunların sektörde yarattığı etkiyi çok net görebiliyorsunuz. Daha önce tur operatörü ya da seyahat acentaları ile dolu olan hemen hemen her binada üç-dört kiralık ofis ilanı dikkat çekiyor. Yazdan umudunu kesen turizm operatörlerinin büyük çoğunluğu iş kapatmış durumda.

Turizm sektöründe durum bu iken inşaat sektöründe de durum iç açıcı değil. Her ne kadar hükümetin devlet bankaları eliyle başlattığı ucuz kredi ortamı yüz güldürse de, yüzü gülenler sektörde konut üretimi yapanlar değil. Elinde hazırda konut olan firmalar ya da konut satışı yapmak isteyenler dışında sektörde bir hareket yaratılacak gibi değil. Zira kriz öncesinde de Türkiye’de hala satılmayan ciddi konut olduğunu biliyoruz. Yeni inşaat olmayınca da istihdam maalesef sözkonusu olamıyor. Dolayısıyla yaz döneminde maalesef inşaat da istihdam açısından yüz güldürmeyecek.

Mevsimlik işçiler için ise bir hareketlilik var ancak orada da ciddi bir gelir kaybı sözkonusu durumda. En son Mersin bölgesinden gelen ücret sınırlaması haberi bile durumun ehemmiyetini gösteriyor. Görüldüğü üzere geçtiğimiz üç ay zaten hep birlikte gördüğümüz kapanma sürecinin etkileri daha ortadan kalkmadan bir de yaz dönemi yaşanan mevsimsel iyileşmeyi de göremeyeceğiz.

Bu tabloda şunu da ifade etmeden geçemeyeceğim. Bir maalesefim de kredi paketleri ile ilgili. Neredeyse bisiklet satıcılarının dahi kredi aracısı haline geldiği bir ortamda daha fazla kredinin canlanmayı kalıcı bir şekilde sağlamayacağını çok kez yazdım. Kalıcı bir canlanma ancak gelir kaybının telafisi ya da istihdam ile birlikte mümkün olabilecekken daha fazla borçlanma önümüzdeki yılları da şimdiden durgunluğa mahkum etmenin zeminini hazırlıyor.

Çok basit bir soru soralım.

Bugün 36 ay taksitle tatile çıkmasını beklediğiniz bir aile sizce kalıcı bir şekilde işler düzelmedikçe kaç yıl tatile çıkamayacak? Bu yılı bu şekilde atlattık diyelim sonraki yıllar için ne bekleyeceğiz?

Başka sorum yok sayın yargıç!