Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) artık çok da merak uyandırmayan aylık ve yıllık enflasyon rakamlarını açıkladı. Açıklanan rakamlara göre Kasım ayında bir önceki aya göre fiyatlar beklentinin altında %0,38 artarken, yıllık bazda fiyat artışı %10,56’ya ulaştı. Daha önce bu köşeden vatandaşların neden artık enflasyon rakamlarına inancının kalmadığını açıklamaya çalışmıştık. Bu ay açıklanan enflasyon oranlarında ise en çok konuşulan konu, enflasyonun geçtiğimiz ay yıllık bazda tek haneye düştükten sonra yeniden çift haneye çıkması oldu.

Peki, vatandaş bu duruma ne diyor?

Bir kere her şeyden önce yukarıda da belirttiğim gibi artık önemsemiyor. “Black Friday”de birkaç parça giysiyi daha ucuza alabilmek için bazı alışveriş merkezlerinde bütün gün sırada bekleyen bir ülkenin vatandaşlarından bahsediyoruz. O insanlar için önemli olan TÜİK tarafından açıklanan rakamın hanesi değil! Tek baktığı şey kendi hanesi! O hanede ise ortalama dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırının üzerinde yaşayabilmesi için gerekli tutar 6.000 TL’nin üzerinde.

Uzun uzun rakamları yazmak istemiyorum. Fiyat en çok artan, en çok düşen ürünleri de zaten gazetelerde görebiliyorsunuz. Ancak şu kadarını söyleyebilirim ki son üç çeyrektir ekonomik olarak büyüdüğü söylenen yani üretimi ve mal arzı artan(!) bir tarım sektörümüz olmasına rağmen gıda enflasyonu 2018 yıl başına göre %30’larda. Her geçen gün satın alma gücünü kaybeden, elde ettiği gelirle hayatta kalmaya çalışan insanlar için bu rakam büyük önem taşıyor.

Bu enflasyon verilerini kim önemsemeli?

Böyle bir ortamda asgari ücret ile ilgili görüşmeler başladı. İşveren tarafı ve işçiler arasındaki görüşmede Aile, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı da hakem konumuyla süreci yönetiyor. İlk görüşme sonunda işçiler adına görüşmelerde asgari yaşam standartlarının dikkate alınması talebi varken, işveren tarafı ise ücretlerin çok yükselmesi halinde işsizliğin daha da artabileceği uyarısı (!) var. Asgari ücretin bir ülkede ücretleri bu kadar belirliyor olması bile çok can sıkıcı iken, iş dünyasının da bütün ümidini ücret düşüklüğüne bağlamış olması Türkiye ekonomisinin nasıl bir kıskaç altında olduğunun en net göstergesi. Ve bu şartlar altında sanıyorum enflasyon rakamını dikkate alan tek kurum ise görevi “faiz düşürmek” olan TCMB. 12 Aralık’taki toplantıda da TÜİK’in %10,5’luk enflasyonunu dikkate alıp daha da fazla faiz düşürecek gibi.

Yani ekonomi politikasında bunca sıkıntıdan alınan tek bir ders yok. Verilen mesaj ise net!

Tüketiciye, dar gelirliye faiz düştü, yine borçlan ki satın alabilesin, yine borçlan ki ekonomi büyüsün deniyor!

Ben de ekonomi yönetiminin verdiği bu mesaja çok sevdiğim bir arkadaşımın twitter paylaşımı ile cevap vereyim:

“350 TL olan çizmeyi pahalı bulup ucuzlar deyip almamıştım, sonra 500 TL oldu, kesin ucuzlar diyerek yine almamıştım. Bu sezon 700 TL olmuş!”

Bilmem faydası olur mu?