Geçtiğimiz hafta ülke gündeminin en önemli konularından bir işsizlik oldu. Türkiye’de son yıllarda iyice belirginleşen ekonomik durgunluk ortamı işsizlikte de kendini göstermeye devam ediyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Türkiye genelinde son bir ay içerisinde iş arayan ve bulamayanların oranının %14 olduğunu açıkladı. Öte yandan gençlerde işsizlik ise çok daha vahim bir seviyeye ulaşmış durumda. Cumhuriyet tarihinin en yüksek genç işsizlik oranı olan %27,4 bir o kadar can yakıcı.

Her ülkede kriz dönemlerinde işsizlik artabilir. Mesela Amerika Birleşik Devletleri tarihinin en büyük krizlerinden olan 2008 yılındaki finansal krizden sonra işsizlik oranı %10’lara çıkarak rekor seviyelere ulaşmıştı. Aynı dönemde genç işsizlik oranı da yine %18 gibi rekor seviyelerde gerçekleşti. Yine bir başka ülke, İtalya’da 2010’da başlayan Avrupa Borç Krizi’nin sonucunda 2014’te rekor kıran işsizlik oranı %12,6 olmuştu. Gençlerde işsizlik ise oldukça yüksek bir rakam olan %42’nin üzerine çıkmıştı.

Kriz sonrası alınan önlemlerle beraber ABD’de işsizlik 2018 yılında %3,9 seviyesine kadar gerilerken genç işsizliği %8’lere kadar düştü. Yine İtalya’da işsizlik %10’lara ve genç işsizliği %31’lere kadar gerilemiş durumda. Bu rakamlara bakınca özellikle İtalya’da hala gençler arasında durumun bizden daha kötü olduğunu düşünmek mümkün ancak asıl mesele biraz da sürece baktığımızda çıkıyor. Kriz sonrası dönemlerde ne kadar kötü sonuçlar ortaya çıkarsa çıksın bu ülkelerde hızlı bir şekilde o seviyelerden geri geliş oluyor. Biz de ise yaşanan sıkıntılı süreç geçse de eski seviyeye dönüş maalesef pek mümkün olmuyor.

Örneğin 1994 yılında yaşadığımız “5 Nisan Krizi”nden sonra Türkiye’de işsizlik %8’lere kadar yükseldi ve sonrasında o seviyelerde kaldı. 2001 krizinden sonra yine %10’lu seviyelere çıktı ve kalıcı bir şekilde de düşmedi. Yaşadığımız son süreç ile birlikte de maalesef %14 seviyesine demir atmış bir işsizlik rakamı var. İtalya’daki duruma göre hala iyiyiz diyebilirsiniz. Ancak bunu söylerken İtalya’da bize kıyasla çok daha iyi şartlarda sosyal transferler, işsizlik ödenekleri, gençlere yönelik mali imkanlar vs. sağlandığını da dikkate almanızı da tavsiye ederim!  

Emek piyasasındaki en önemli sorun işsizlik olsa da maalesef tek sorun bu değil. Özellikle son yıllarda hızla eriyen ücretler ve görece artış oranları yüksek seyreden asgari ücret ortamında özel sektörde hızlı bir “asgari ücretlileşme” yaratmış durumda. DİSK tarafından yapılan açıklamaya göre çalışanların %43’ü asgari ücretle çalışmaya devam ediyor. Asgari ücretin %10 altı (altı nasıl olabiliyor onu da anlamak mümkün değil ama DİSK böyle söylediğine göre vardır bir bildiği!!!) ve üstü ücret rakamlarını baz aldığınızda ise oran %70’lere çıkıyor. Yani emek piyasasında ücretler hızla asgari ücrete doğru geriliyor. Asgari ücretin halihazırda neredeyse açlık sınırının altında kaldığını da buna eklediğinizde durumun vahameti daha net görülüyor.

Yani anlayacağınız memlekette iş bulana kadar bin bir dertle muhatap vatandaşımız.

Bulduğunda ise hepsine bedel tek derdi kalıyor geriye!

Geçim!