Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) bugün 2016 yılı ekonomik büyüme verilerini son çeyrek verileri ile birlikte kamuoyu ile paylaştı. Verilere döneceğim ancak önce başka bir noktaya dikkat çekmek istiyorum.

Ocak başında üçüncü çeyrek verileri geldiğinde, o günün şartları da dikkate alındığında son çeyrekte de küçülme olabilir mi, Türkiye ekonomisi bir resesyona girmiş olabilir mi sorusunu sorduk. Kısa bir süre bu soru aklımızı karıştırmış olsa da bu sorunun gündeme gelmesinde çeşitli gerekçeler vardı. Elbette ekonomistler bu tip konularda konuşurken öncelikli olarak verileri dikkate alırlar ancak bir diğer önemli işaret de gözlemlerdir. 2016 yılının Temmuz ayında yaşadığımız hain girişimin ardından gelen negatif üçüncü çeyrek büyüme rakamları ve piyasalarda Aralık ayında yaşanan dalgalanmanın sokağa yansıması dördüncü çeyrek için de karamsarlığa neden olan temel gözlemlerin başında geliyordu.

O karamsarlık kısa sürse ve resesyon beklentisi ortadan kalksa da dördüncü çeyrek için piyasanın büyüme beklentisi %2,2 civarında idi. 1

TÜİK’in yayınladığı rakamlara baktığımızda 2016 yılı son çeyrek büyümesi %3,5 olarak açıklanırken 2016 yılı büyümesi %2,9 olarak gerçekleşti. Veri analizlerinde sık sık yanılsak da gözlemlere dayalı tahminlerde genelde havayı iyi koklayan ekonomistler için de sürpriz bir rakam geldi.

Özellikle kurdaki hızlı yukarı hareket ve dalgalı seyir ile Kasım – Aralık ayları içerisinde tüketicilerden gelen mesaj oldukça olumsuzdu. Son yıllarda büyümenin ana motoru olan tüketim harcamalarındaki bu gözlem, dördüncü çeyrek rakamları için de belki en önemli olumsuzlukların başında geliyordu. Bu gözlem tüketici güven endeksinin son yıllardaki en düşük seviyelerine Aralık 2016’da inmesi, işsizlik rakamlarında son yılların en yüksek oranlarına ulaşılmış olması gibi ekonomik göstergelerle de bir anlamda doğrulanıyordu.

Peki ne oldu da bu kadar çok sinyal var iken rakamlar beklediğimizin çok dışında geldi. Öncelikle TÜİK’in açıkladığı resmi rakamlarla durumu açıklamaya çalışalım, ardından da kendi tespitlerimizi ifade edelim.

Bir kere harcamalar cinsinden açıklanan rakamlara baktığımızda ana motorun yukarıda bahsettiğim verilerin aksine tüketim harcamalarındaki %5,7’lik artış olduğu görülüyor. Kamu harcamalarında ve sermaye yatırımlarındaki artış görece daha düşük. Dış ticaretin ise negatif bir katkısı olduğu görüldü. Tüketici güveninin bu kadar düştüğü bir dönemde tüketim harcamalarındaki görece artışı açıklamak bir hayli güç. Tüketim harcamalarındaki artışta dayanıklı malların artışının önemli bir katkı sağladığını görüyoruz. Bu bağlamda bir miktar ÖTV indirimi gibi uygulamaların etkisinin olduğunu düşünmek mümkün. Bu uygulama tek başına bu sonuç için yeterli olabilir mi sorusuna ise maalesef evet diyemeyeceğim.

Gayrisafi yurtiçi hasılayı oluşturan faaliyetler incelendiğinde; tarım sektörünün toplam katma değeri, 2016 yılının dördüncü çeyreğinde bir önceki yılın aynı çeyreğine göre, zincirlenmiş hacim endeksi olarak %1,3 arttı, sanayi sektörünün toplam katma değeri %5 arttı, inşaat sektörünün toplam katma değeri %3,7 arttı ve hizmetler sektörünün toplam katma değeri %1,8 arttı. Görüldüğü üzere tüm sektörlerde yılın son çeyreğinde büyüme ile karşı karşıya kalıyoruz. Maalesef TÜİK yeni hesaplama yöntemi ile geçmiş yıllardaki çeyreklik büyümeleri henüz yayınlamadığı için bir karşılaştırma yapacak verimiz bulunmuyor.

Yıllık rakamlara baktığımızda tarımda %4,1 ve hizmetlerde %0,8’lik bir küçülme görürken inşaat ve finansal hizmetlerde %7’nin üzerine çıkan büyümeler görüyoruz. Özellikle inşaat sektöründeki bu büyüme miktarının beni bir miktar şaşırttığını ifade etmeliyim. Zira bir önceki yıl için yayınlanan rakamlara baktığımda inşaat sektörü görece daha uygun koşulların olduğu 2015 yılında sadece %4,9 büyümeyi başarabilmiş.

Daha fazla sizi rakama boğmak istemiyorum.

Rakamların yanlış olduğunu iddia etmiyorum ancak yeni metodolojide yapılan bazı uygulamalar nedeniyle ortaya çıkan verilerin karşı karşıya olduğumuz durumu yansıtmada pek de başarılı olamadığını ifade etmeliyim.

Böyle bir durumda her zaman yaptığımızı yapıp, rakamların dilini bir kenara bırakarak gözlem ile durumu anlamaya çalıştığımda;

1. Bugün rakamlar açıklandıktan sonra döviz, borsa gibi finans piyasalarında da rakama gelen tepki normal şartlarda oluşabilecek bir havadan oldukça uzaktı. Yani orası da pek tatmin olmamış gibi.

2. 2016 yılında yaşadığımız bunca sıkıntıdan sonra açıklanan bu rakamın yansıttığı iyileşmeyi 2016 son çeyreğinde hissettiğini ifade eden ekonomik aktör (işletmeler, tüketiciler vs.) bulmak da pek mümkün değil.

Daha fazla çoğaltmak da mümkün bu gözlemleri.

Anlaşılan o ki, TÜİK oldukça iyi hazırlanmış ve metodolojik açıdan eleştiri yapılması güç bir hazırlık ile yeni bir metod ile büyüme rakamlarını hesaplamış. Ancak hesaplanan bu rakamların gerçekler ile arasındaki makas kabul edilebilir seviyenin biraz üzerinde görünüyor.

Bu nedenle belki de başta baz yıl ile ilgili olan olmak üzere hesaplama ile ilgili eleştirilere kulak vermesinde yarar var.2

[1] http://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-39455317

[2] http://www.mahfiegilmez.com/2016/12/gsyh-hesaplamas-degisti-kisi-basna.html