Gündem Değişim
Bu yıl Mayıs ayı oldukça yoğun geçti.
Üniversitelerde derslerin sonuna gelmemiz, Ramazan ayı öncesinde birlikte çalıştığımız kurumların işleri bitirme isteği, Ekonomistler Platformu tarafından yürütülen projelerin final etkinlikleri derken bir hayli ihmal ettik Ekomonitör’ü.
Bu yazıyı da yine yollardan yazıyorum.
İki gündür Balkan ve Karadeniz Ülkeleri İşbirliği Forumu için Yunanistan’ın Serez kentinde idim. İki günlük toplantının ana amacı içinde Türkiye’nin de önemli bir yer tuttuğu bu bölgede enerji, turizm, finans, ulaştırma ve yeni ekonomiyi tartışmak ve kurumlar arası işbirliği için ortam yaratabilmekti. Oldukça yararlı bir etkinlik olduğunu en baştan söylemeliyim.
Tüm bu konular arasında ise oturumlara damgasını vuran konu dijitalleşme oldu. Bölgede dijital teknolojiler temelli girişimcilik kültürünün başta Bulgaristan, Ukrayna, Moldova ve Romanya olmak üzere hızlı bir şekilde geliştiğini toplantıdaki tartışmaların sonucu olarak gördüğümü söyleyebilirim. Özellikle eski Doğu Bloku ülkelerinin o dönemlerden bugüne gelen eğitim altyapısı ve bu altyapının teknoloji geliştirme potansiyelinin her geçen gün bu ülkelerde daha fazla kullanıldığı görülüyor.
Bu ülkelerde yeni jenerasyon dijitalleşmeyi oldukça fazla özümsemiş durumda ve birçok farklı alanda adına start-up denen girişimlerin sayısı bu ülkelerde hızla artıyor.
Nüfus ve ekonomik büyüklük olarak bölgede Rusya’dan sonra en büyük ülke olan Türkiye’de de bu konuda son yıllarda önemli atılımlar yapıldığını söylemek mümkün. Ancak özellikle Ekonomistler Platformu tarafından mayıs ayında düzenlenen Dijital Girişimcilik Zirvesi’nden de edindiğim izlenim, her ne kadar aradan sıyrılanlar olsa da, uluslararası ölçekte başarılı olabilecek girişim fikirleri ve ekipleri ortaya çıksa da bu girişimlerin sayısı bizim büyüklüğümüzde bir ülke için henüz istenen düzeyde değil.
Bu yeni ekonominin en önemli girdisi ise insan ve Türkiye bu açıdan da önemli bir kaynağa sahip. Şu aşamada bu kaynağı iyi yönetmek ve yeni koşullara göre üretken hale getirmek en önemli amacımız olmalı.
Başta eleştirel düşünme ve matematik, fizik, felsefe gibi temel bilim alanları olmak üzere gençlerimize daha fazla bilgi ve eğitim sunmak zorunda olduğumuz ise gün gibi ortada. Yoksa yeni ekonominin yarattığı bu akıntıda biz yine arzu ettiğimizin aksine, akıntıya karşı kürek çekmiş olacağız.
**
Toplantıda edindiğim bir başka gözlem ise maalesef Türkiye’nin genel durumu ile ilgili. Daha önceki dönemlerde bu tip toplantılarda çok daha fazla sayıda Türkiye’den konuşmacı ve katılımcı olurdu. Bu toplantıda Türkiye’den sadece üç konuşmacı vardı. Yine daha önceki benzer toplantılarda Türkiye’nin başarı hikayesi herkesin merak ettiği bir hikaye idi ve ilgi ile takip edilirdi.
Ancak maalesef bu sefer, sadece Suriye’den gelen mültecilerin durumu ve Türkiye’deki politik gelişmeler ana konu oldu. Türkiye’nin bu anlamda sorunlu bir imaj ile gündemde kalması ise maalesef turizmde, yabancı sermayenin gelme isteğinde ve daha birçok alanda Türkiye’yi olumsuz etkilemeye devam edecek gibi görünüyor.
Şunu da ifade etmeliyim ki bazı konularda özellikle AB’li katılımcıların, eleştirilerinin dozunu kaçırdığına da şahit olduk. Bu da aslında Türkiye – Avrupa Birliği ilişkilerinde artık her iki tarafın da yeniden bir yol haritası çizmesi gerektiğini bir kez daha gösteriyor.