Hep birlikte yine enflasyon konuştuğumuz bir haftaya hoş geldiniz! Ne kadar her şey aynı, öyle değil mi? Bir tarafta TÜİK tarafından açıklanan %16,19’luk yıllık enflasyon oranı, diğer yanda bu oranın hissedilen enflasyonu yansıtmadığını açıklayan ekonomistler! Bir grup medyada TÜİK’in enflasyonu ile gerçek enflasyon oranı arasındaki farkı anlatan bir sürü haber! Bütün bunların arasında aslında rakamların doğru olup olmadığını çok da umursamayan, tek derdi evine ekmek götürmeye çalışan ve her geçen gün bu konuda zorlanan milyonlarca yurttaş!

Bazen rakamların büyülü dünyasında bu gerçeği kaçırdığımızı düşünüyorum. Aslında o bahsettiğim milyonlarca insanın enflasyon oranının kaç olduğundan çok daha büyük sorunlarla yüzleştiğine de eminim! Bizler bu rakamların gerçekleri ne kadar yansıttığını tartışırken o gerçeklerle yüzleşen insanların yüzlerinde buruk bir gülümseme ile bu tartışmalara sadece birkaç saniye göz attığını düşünüyorum.

Çünkü kaçırdığımız bir nokta var! O noktayı biz kaçırırken ise net bir şekilde yakalayan milyonlar var!

Ne o nokta?

O nokta, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ifade ettiği biçimiyle faiz sebep, enflasyon neticedir söylemi değil!

O nokta biz bilim insanlarının yıllarca yaptıkları çalışma sonucunda ortaya koyduğumuz, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın söylediğinin tam tersi olan enflasyon sebep, faiz neticedir de değil!

O nokta şu:

Fiyat artışları gerçek, enflasyon neticedir!

Yani enflasyon sadece bir veriden ibaret! Ve maalesef ki o veri gerçekleri yansıtsın ya da yansıtmasın milyonlarca yurttaş, bir yandan salgın ile beraber gelirlerini kaybederken bir yandan da her geçen gün artan fiyatlarla yüzleşmek durumunda kalıyor! Ne politikacının bilimin aksine ortaya koyduğu iddialar, ne de bilim insanlarının hipotezleri umurunda!

Gördükleri tek şey her geçen gün artan fiyatlar, bu fiyat artışları altında her gün kaybolan satın alma güçleri! Ve yukarıda da dediğim gibi buruk bir gülümseme ile izliyorlar bizi!

İşin kötü tarafı önümüzdeki birkaç ayda bu buruk gülümseme her ayın başında daha da buruk hale gelecek! Neden mi?

Birincisi mart ayında, sanki hiç önemi yokmuşçasına, sadece siyasi gayelerle bu ülkenin para politikasının yani enflasyonla kısa vadeli mücadelesinin başında bulunan başkanın görevden alınması ile birlikte değer kaybeden Türk Lirası! Paramızın değer kaybı maalesef önümüzdeki günlerde ithal ürünlerde, ithal girdilerle üretilen ürünlerde fiyatlara yansıyacak. Ve biz yine maalesef ki tek bir karar nedeniyle birçok üründe daha yüksek fiyat ile karşılaşmak zorunda kalacağız.

İkincisi pandemi yönetimindeki zaaflarımız! Kapanma dönemlerinde durgunluk nedeniyle maliyet artışlarını fiyatlarına yansıtamayan başta otel ve lokantalar, eğlence ve kültür gibi sektörler, mayıs ayı itibariyle yeniden açılma başladığında bu maliyetleri artan talebe göre fiyatlara yansıtacaklar. Nitekim bu yıl ilk açılmayı yaşadığımız mart ayı rakamlarında alt kalemler bazında enflasyonda en çok artış da bu kalemlerde! Yani kapanma sona erdiğinde bu kapanmadan en çok zarar gören sektörler, bu zararları ve maliyet artışlarını fiyatlarına sert bir şekilde yansıtıyor ve mayıs ayında da yine yansıtacaklar!

Yani teknik olarak bu iki nedenle fiyatlar daha da çok artarken, vatandaşın yüzü daha da asılacak!

Ama üçüncü bir neden var ki en çok canımı da bu yakıyor!

Ne bu iki teknik sebebi ne de vatandaşın canının yanmasını, neredeyse hiç dert etmeyen bir idare ile karşı karşıyayız!

Ve bu nedenle her türlü enflasyon da hayatımızın her yerinde!

Salgında da yeni vaka sayısı fiyatlar gibi artmaya devam ediyor! 8 binlerden 50 binlere geldik!

Daha ne diyeyim?