Eskiden yollar dubleydi, şimdi sorunlar dublelendi!
Geçtiğimiz haftanın en fazla konuşulan konularından biri TÜİK tarafından açıklanan enflasyon oranları idi. Tartıştığımız konu ise Türkiye’de hayat pahalılığının geldiği nokta, fiyatlardaki hızlı artış vs. değil, TÜİK’in açıkladığı verinin ne kadar gerçeklerden uzak olduğu oldu. Bu hafta da yine TÜİK tarafından açıklanan işsizlik oranları benzer bir tartışmayı gündeme getirdi.
Bütün bu tartışmalar bir yandan TÜİK’in yayınladığı verilere olan güvenin her geçen gün daha da düştüğünü hepimize gösteriyor. Yani bizler her bir yeri veri açıklandığında artık verinin gösterdiği durumu tartışmak yerine verinin durumu ne denli gösteremediğini tartışır durumdayız. Ancak unutmamamız gereken temel mesele de bu! TÜİK’in açıklamalarında bile aslında durumun vehametini bulmak mümkün.
Mesela işsizlik verilerine bakalım!
TÜİK’e göre geçtiğimiz temmuz ayında işsiz vatandaşlarımızın sayısı 4,2 milyona gelmiş durumda. Çalışma çağında olup, iş aramaktan umudunu kesen ya da çalışmak istemeyenlerin dışarı çıkarılmasıyla oluşturulan işgücü ise 31,5 milyon. 4,2 milyonu 31,5 milyona böldüğünüzde ise işsizlik oranı ortaya çıkıyor. Yani %13,4!
Genel olarak bu hesapta bir hata yok. Ancak pandemi ile birlikte işten çıkarma yasağının başlaması ve devam etmesi, bunun üzerine kısa çalışma ödeneği ve ücretsiz izin uygulamalarına geçilmesi ve yine iş bulmaktan ümidini keserek ya da çalışmaktan vazgeçerek işgücü dışına çıkan nüfusun artması da bu hesabı etkiler hale geliyor. Yani ülkede bir grup işsiz ve ümitsiz, diğer bir grup ise işten çıkarma yasağı bittiğinde işsiz ve kaygılı! Dolayısıyla TÜİK’in açıkladığı bu rakam da teknik olarak doğru ancak fiili olarak gerçeklerden bir hayli uzak oluyor.
Öte yandan bu tip rakamlarda benim baktığım yerden oranların hiçbir önemi yok. Yani 4,2 milyon insanın doğrudan teknik işsiz sayıldığı, 10 milyonun üzerinde insanın ise ekonomiden umudunu kestiği bir ülkede işsizlik oranı %5 olsa ne olur ki? 15 milyon insanın ekonomiden umut kestiği bir ortamda oranın önemi sadece analiz için kullanacak araştırmacılar için olur. Onun dışında bu işsizliği ya da işsizlik kaygısını yaşayan 15 milyon insan için orandan çok daha büyük meseleler var.
Tabii ki konu 15 milyon insanın işsizlik ve gelir kaybı ile boğuşması ile sınırlı da değil sorunlarımız. Özellikle hayat pahalılığındaki artış, gıda fiyatlarındaki artış bu insanlarımızın asgari geçimleri açısından da sorunların ikiye katlanmasına neden oluyor. Yani hem işsizlik hem de artan fiyatlar! Bununla baş edebilmek için gerekli olan devlet desteği ise zaten oldukça asgari olan asgari ücretin yarısı ile sınırlı, o da ücretsiz izine ayırılabilecek kadar şanslı iseniz. Bu bile ülkemizin geldiği noktanın anlaşılması için TÜİK rakamlarından daha fazlasını ifade ediyor.
Diğer yandan önümüzdeki döneme ilişkin beklentiler de oldukça ilginç. Mesela geçtiğimiz hafta Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın açıklamış olduğu “Yeni Ekonomi Programı” hedeflerine bakınca gördüğümüz hedefler de trajikomik bir hale gelmiş durumda. Neden derseniz yine işsizlik örneği üzerinden gidelim.
Haziran ve temmuz aylarında Türkiye’de işsizlik oranı sabitlenmiş gibi %13,4 olarak açıklandı. Yılsonunda hükümetin YEP’te belirlediği hedef ise %13,8! Yani dünya üzerinde ilk kez mevcut durumdan daha kötü bir hedefe sahip programa sahip olmuş olabiliriz. Düşünsenize, soruyorsunuz!
– İşsizlik oranı şu an %13,4! Yıl sonunda hedefimiz nedir?
– %13,8!
Yani işsizliği arttırmak hedefimiz!
O zaman başlıkta duble yol kullandık, sonunda yine bir başka sloganla bitirelim!
Hayaldi, gerçek oldu!
1 Yorum
Yine çok önemli tespitlerde bulunmuşsunuz kaleminize sağlık.
İnsanların gerçeğine sürekli değinen duyarlı ,siz değerli ekonomistlerin olması inanın çok iyi geliyor,sesimiz olduğunuz için çok teşekkürler çünkü bazen duymayan görmeyen anlamak istemeyenlere, haksızlıklara karşı haykırmak istiyor insan .Size teşekkürü bir borç bilirim yazılarınızı okudukça ,katıldığınız programları izledikçe umudu elden bırakmıyorum çünkü o güzel insanlardan hala var diyebiliyorum.