Erken seçim için erken değil
Erken seçim, bu sabah MHP grup toplantısından Türkiye’nin gündemine tam anlamıyla bir bomba gibi düştü. Devlet Bahçeli, Türkiye’nin yerel seçimlerden sonra içine girebileceğini düşündüğü belirsizlik ortamını öne sürerek seçimlerin erkene alınması gerektiğini söyledi.
Elbette bu noktada karar siyasetçilerin! Ancak bildiğimiz şu var ki erken seçim söylemi bir ok gibi, ağızdan bir kez çıktığında geri dönülmesi zor bir söylem haline geliyor.
Peki bunca karmaşanın arasında Türkiye’nin bir erken seçime girmesi olumlu mu olacak yoksa olumsuz mu?
**
Önce küresel gelişmeler açısından konjonktür ne kadar uygun ona bir göz atalım. Bir kere her şeyden önce ABD Merkez Bankası FED’in parasal sıkılaşma sürecine girdiği bir ortamdayız. Ekonomik büyüme temposu da bizim gibi gelişmekte olan ülkelerden gelişmiş ülkelere doğru kaymaya başladı. Diğer yandan daha önce Ukrayna’da başlayan ve bizim de kendimizi içine attığımız Suriye ekseninde devam eden bir Rusya-ABD gerginliği var. ABD Başkanı Trump’ın yarattığı tek olumsuz süreç bu da değil. Yine Türkiye’nin de içinde bulunduğu gelişmiş ülkeleri oldukça yakından ilgilendiren bir “ticaret savaşı” riski de üzerimize doğru geliyor.
Yani özetle aslında sadece Türkiye için değil, tüm gelişmekte olan ülkeler için küresel ölçekte olumsuz bir hava dolaşıyor. Bir çok belirsizlik ile karşı karşıyayız.
Türkiye ise tüm bu olumsuzluklar içerisinde maalesef bir yandan kendi iç politika dertleri ile uğraşıyor, bir yandan da bu siyasi olumsuzlukların getirdiği kısıtlar ile küresel ekonomik görünümde kendini çok daha zor bir noktaya doğru itiyor. Yani dış belirsizliklere bir de içerden belirsizlikler ekleniyor.
**
TCMB eliyle tüm dünyada artan faizlere direnip ekonomik büyümeyi yüksek tutmaya çalışırken yüksek enflasyon ve artan cari açık ekonomik olarak en önemli riskler haline gelmiş durumda.
Bütün bunların üzerine bir de küresel yatırımların daralması eklendiğinde en ufak bir olumsuzlukta direk hanehalkını vuran TL’nin hızlı değer kaybı ile karşılaşıyoruz. Bu ise bizi az önce söylediğim yüksek enflasyon sarmalına daha fazla itiyor. Ayakta kalmak için kullandığımız araçların bütçe üzerinde her geçen gün daha fazla bir açık oluşturması riski ile de karşı karşıyayız.
Bu genel durum değerlendirmesini çok daha uzun vadeli sorunlarla birleştirmek mümkün.
Ancak erken seçimin, en azından seçim sonuçları belli olana kadar uzun vadeli sorunlarımızın çözümüne nasıl bir katkı sağlayacağını yorumlamak pek de mümkün değil. Dolayısıyla kısa vadede ne olabilir ona bakalım!
**
Üç başlıkta özetleyebiliriz bu analizi…
İç Ekonomik Dengeler: AkParti yönetimlerinin iktidara geldiği günden bu yana en titiz yaklaştığı hususların başında bütçe dengesi gelmekte idi. Ancak o günlerden bugüne kadar ciddi bir konjonktür değişimi ile karşı karşıya kaldık. Geçmişte yakalanan hızlı büyüme temposu için en önemli unsurların başında dış finansman geliyordu. Bugün ise dünyada yukarıda da bahsettiğim gibi böyle bir finansman kaynağı neredeyse yok gibi. Dolayısıyla büyümenin devam etmesi için bir miktar bütçe dengesinden feragat edilmeye geçtiğimiz yıl itibariyle başlanmıştı. Bu noktada Kasım 2019’da, normal zamanında yapılacak seçimlere kadar birikimli bir açık ile karşılaşmaktansa Ağustos’ta seçimlerin yapılması ve böylece bütçe disiplini açısından kazanan kim olursa olsun yeniden daha temkinli bir maliye politikasına geçilmesi söz konusu olabilecektir.
Yine bir süredir TCMB’nin üzerindeki baskı seçim sonucunda kim kazanırsa kazansın bir miktar azalabilecektir. Dolayısıyla seçimin erkene alınması ve sonucunda 5 yıllık bir siyasi istikrar (Cumhurbaşkanlığı sisteminin en önemli varsayımı bu idi) sağlanabilmesi durumunda iç dengelerdeki bozulmada yaşanacak birikimin daha kısa vadede sona ermesini beklemek mümkün.
Dış Ekonomik Dengeler: Bu noktada iki alana bakmak lazım. Birincisi dış ticaret dengesi. Bir erken seçimin Türkiye’nin mevcut yapısal sorunlarına bağlı olarak olumsuz seyri devam eden dış ticaret dengesinde bir etkisi olmayacağını söylemek mümkün. İhracat – ithalat dengesinin sağlanabilmesi için çok daha uzun vadeli planlara ve değişime ihtiyacımız var.
Ancak dış finansman dengesi açısından, seçim sonrası ortaya çıkabilecek yönetimin tutumu ve dış politika tercihlerine bağlı olarak Türkiye’nin yaşadığı olumsuzlukların bir nebze daha azalması söz konusu olabilir. Ancak şunu da unutmamak lazım ki bu rahatlamanın kalıcı olması ancak hukuki, siyasi ve ekonomik reformlar ile mümkün. Yani kim kazanırsa kazansın, bu yoldan saptığımız sürece kalıcı bir ekonomik iyileşmeyi görmemiz hayal olacak.
Siyasi Dengeler: Belki de hepimiz açısından en kilit nokta burası. Zira son dört-beş yıldır içerde artan kutuplaşma ve Türkiye’nin dış politika tercihleri birlikte dikkate alındığında seçimin erkene alınması halihazırda karşı karşıya kaldığımız birçok belirsizliği ortadan kaldırabilecektir.
Genel olarak baktığımızda siyasi tercihiniz her ne olursa olsun, seçimin erkene alınması Türkiye’nin iç ve dış politikasında, ekonomi politikasında şu an içinde yaşadığımız belirsizlikleri azaltacaktır.
Sonrasında ne ile karşı karşıya kalacağımızı ise ancak Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının sandıktaki tercihini gördükten sonra anlayabileceğiz.
1 Yorum