Yaklaşık bir yıl önce Türkiye erken genel seçim sürecine girdiğinde “Erken Seçim için Erken Değil!”başlıklı bir yazı kaleme almıştım. Bu yazıda TL’nin değer kaybı ve enflasyondaki artışın nedenlerine değinmiştim. Bu yazının ardından Ağustos’ta Dolar/TL’nin anlık 7,20 TL’ye çıktığı bir dönemi yaşadık. Enflasyon Ekim 2018’de yıllık %25’in üzerine çıktı, aylık bazda Eylül’de %6,30’u gördük. Üretici maliyetleri artışı (ÜFE) yıllık %50’nin üzerine çıktı. Gıda enflasyonu yine yıllık bazda Ekim ayında %30’lara dayandı. Hala da o seviyelerde.

Aradan geçen altı aylık süreçte TCMB’den ciddi bir faiz artışı geldi, enflasyonla toptan mücadele programı, tanzim marketler, denetimler vs. derken bir sürü uygulama ile karşı karşıya da kaldık. Özellikle gıda enflasyonundaki artış üzerine denetimden, ithalata ve desteklemeye kadar bir sürü değişik uygulamaya şahit olduk. Bütün bu olayların üzerinden geçen altı aylık süreçte 3 Nisan 2019 itibariyle açıklanan rakamlara baktığımızda pek de yol aldığımızı söylememiz mümkün değil. Yıllık enflasyon hala %20 civarında seyrederken, dar gelirli vatandaşlarımız açısından en kritik öneme sahip gıda enflasyonunda hala %30’lara yakın bir seviyedeyiz. Bütün bu gelişmeler ile birlikte asıl tartışma da enflasyonun yeniden sürdürülebilir, makul bir seviyeye ne zaman döneceği yönünde. 

Her zamanki gibi son söyleyeceğimizi baştan söyleyelim. 

Ekim ayından önce enflasyonda bırakın tek haneleri, %15 seviyesi dahi pek mümkün değil. Hemen nedenlerini de kısaca anlatalım. 

Türkiye’de şu anda enflasyonda belirleyici olan talep değil, maliyet. Zaten TCMB faiz artışı ve parasal sıkılaştırma ile birlikte talebi ciddi ölçüde frenledi. Tüketim harcamaları ve tüketici güvenindeki düşüş bu tespiti doğruluyor. Demek ki asıl mesele maliyetlerin artışında. Maliyetleri ise şu aşamada olumsuz etkileyen iki temel unsur var. Üretimdeki ithal girdi yoğunluğu nedeniyle kurdaki artış ve enerji maliyetlerindeki dalgalanmalar ki o da enerji ithal eden bir ülke olmamızdan ötürü kur ile oldukça ilintili. Yani kurda belirli bir istikrar yakalanmadığı sürece enflasyondaki hareket devam edecek gibi duruyor. 

2018 sonunda ve 2019 ilk iki ayında 5,30 TL’de denge kazanan kur, son yaşanan hareket ile birlikte yeniden 5,60 TL seviyesine geri gelmiş durumda. Bu da geçtiğimiz yıl sonuna göre %6’lık bir artış demek. 5,60 seviyesinde yılın geri kalan kısmında kalsak dahi geçen yıl temmuz sonundaki kur seviyesine ancak geri dönme imkanına sahip oluyoruz. Yani üretici üzerindeki kura bağlı girdi maliyetleri bir yıl öncesine göre ancak ağustos seviyesine geri dönmüş oluyor. Dolayısıyla kurdan kaynaklı maliyet artışı yavaşlasa bile üretici maliyetlerindeki yıllık etkinin normale dönmesi ve baz etkisi yaratabilmesi en erken Ağustos gibi görünüyor. 

Kaldı ki TL üzerinde baskı yaratan unsurlar aynı şekilde önümüzde duruyor. Kurdaki artışının ekonomik temelleri (yüksek cari açık, gelişmiş ülkelerdeki faiz artışları vs.) bir miktar faiz artışının da etkisiyle zayıfladı. Ancak kurdaki artışın ana nedeni olan siyasi meseleler (hem iç, hem de uluslararası ilişkiler) gündemdeki konular değişse de aynı şekilde belirsizlik yaratmaya devam ediyor. Örneğin geçtiğimiz yıl bu zamanlar iç siyasette erken seçimler konuşuluyordu, o seçim ve üzerine bir de yerel seçimler geride kaldı. Biz ise hala seçim sonuçları ve buradan çıkacak olası sorunların etkisinin ne olabileceğini anlamaya çalışıyoruz.

Dış politikada da geçtiğimiz yıl bu zamanlar yine ABD ile yaşadığımız gerginlikler gündemde idi (Halkbank davası, Brunson krizi vs.) ve bugün de yine Rusya’dan alacağımız S400’ler üzerinden bir gerginlik gündemde. Yani mesele şu ki doları 5,60 TL seviyesinde ya da altında ne kadar süre tutabileceğimiz bu gelişmelerle yakından ilgili. En ufak bir hatada oldukça zor bir süreç ile karşı karşıya kalabiliriz ve enflasyon tarafında beklediğimiz o düşüş bir başka bahara kalabilir. 

Kur üzerindeki baskı dışında petrol fiyatlarının da oldukça dalgalı seyrettiği bir dönemden geçiyoruz. Özellikle ticaret savaşları, küresel durgunluk gibi nedenlerle bir miktar sakinleyen petrol fiyatları yeniden 70 USD seviyesinde. Bu seviyelerden nereye gideceği, içerideki üreticinin enerji maliyetleri açısından oldukça önemli olacak. 

Gördüğümüz üzere kur ve enerji maliyetlerinin üretici üzerinde yarattığı maliyet artışı baskısını henüz somut olarak ortadan kaldırabileceğimiz bir ortamı yaratabilmiş değiliz. Petrol fiyatlarını bir kenara koyarsak, kurdaki baskının ortadan kalkması bile tek başına yeterli olabilir ancak bu da belirsizlikleri ortadan kaldırıp ülkeye sermaye akışı sağladığımızda mümkün. Biz ise sermayenin bize doğru gelmesi bir yana bizden uzaklaşabilmesi için gerekli ortamı yaratmakta bir hayli mahiriz. 

Nitekim bu seçim sonuçları ve özellikle büyükşehirlerde iktidar açısından yaşanan oy kaybı, bir süre daha rasyonel adımlar atma konusunda siyasetçileri zorlayacak bir gelişme oldu. Kısa vadede önümüzdeki risklerin, gerginliklerin bir süre daha artmasını beklememiz de oldukça mümkün. 

Bu noktada belli ki ekonomi, siyasi gerginliklerin bir gündem maddesi olarak karşımızda duracak ancak sorunların çözümü bir süre daha bu gerginliklere kurban edilecek gibi duruyor. 

Bu süre içerisinde Türkiye ekonomisinin dünyadaki gelişmelerden daha az etkilenebileceği gıda piyasası reformu, tarım reformu, adalet reformu, demokratikleşme ve AB gibi konularda ciddi adımlar atıp, üretimin ülke ekonomisinin temelini oluşturabileceği süreçleri planlayabilirdik.  Böylece gelecekte bu tip sorunlu dönemlere en azından ekonomik ve siyasi kırılganlıklarımızı ortadan kaldırarak daha dirençli olabileceğimiz bir ortamı yaratabilirdik. Hala da yapabiliriz. 

Ancak açık konuşmak gerekirse, 8 Nisan’da (edit: 10 Nisan’a ertelendi) Bakan Albayrak tarafından açıklanacak olan reform programı bu siyasi koşullarda daha şimdiden tozlu raflarda yerini alacak güzel bir çalışma olacakmış gibi görünüyor. 

Umalım önümüzdeki bir iki hafta içinde siyasetçiler yerel seçim sonuçlarından doğru dersleri çıkarır, ülkenin asıl gündeminin aynı anda hem beka hem ekonomi olduğunu görür ve ona göre bir uzlaşma ortamını, barışma ortamını yaratır.