Tüketici enflasyonunda yıllık %25’in üzerine çıktık. Yılbaşından bu yana %22,56 olmuş bile. Geride kalan iki ay için fiyatların sadece %0.07 artması lazım ki TCMB’nin %23,5’luk hedefi tutsun! Yeni Ekonomi Programı’ndaki 2018 yıl sonu enflasyon hedefinin (%20,8) zaten tutmadığı görüldü.

Nitekim üretici fiyatlarındaki değişimi gösteren ÜFE’de de durum iç açıcı değil. Yıllık %45 ve ilk dokuz ayda %40,2. Yani üreticinin maliyetleri yılbaşına göre %40 artmış.

Kabaca durumu şöyle söyleyeyim. İlk on ay sonunda bizim mahallenin bakkalına mal veren üreticilerin maliyetleri 100 iken 140 olmuş. Bakkalın sattığı malların fiyatı ise 100 iken 122’ye çıkmış. Üretici satışlara devam edebilmek için zararı sineye çekmiş cepten yemiş, cebinde olmayan da zaten konkordatoya gitmiş. Yani demiş ki “benim dayanacak gücüm kalmadı, hadi bana eyvallah!”.

Üretici de durum bu iken tüketicinin durumu da çok iyi değil. Tüketici güven endeksi 65’lere gelmiş. En son bu seviyeyi gördüğümüzde bütün dünya krizde idi, yıl da 2008 idi. Yani on yılın sonunda tüketici de üretici de diyor ki belimiz büküldü.

Nitekim durgunluğu hissetmek için ekonomist olmaya gerek de yok. Sokaktaki vatandaş gayet net bir şekilde durumunu özetliyor.

• Memurlar, emekliler diyor ki yılda iki kez zam alıyoruz. Ocak zammı zaten 2017 yılı enflasyonuna gitti (%11,92). Temmuz zammını da daha Mart’tan itibaren kaybetmiştik. Dolayısıyla bizde harcayacak para kalmadı, her geçen gün hızla fakirleşiyoruz.

• Özel sektörde ücretliler de şöyle diyor. Biz zaten yılda bir kez zam alıyoruz. 2017 yılı için aldığımız zam %10 bile olmadı. Geçen yıldan kaybımız yetmedi, üzerine yılbaşından bu yana %22 daha eridi maaşımız. Artık fakirleşecek halimiz de kalmadı.

Durumun buraya geleceğini uzun zamandır yazıyoruz.

Dünyada işlerin zaten istediğimiz gibi gitmediği bir süreci yaşadık. ABD Merkez Bankası FED’in faiz artırımı ve bizim gibi ülkelerden kaynak çıkışı, ABD-Çin ticaret savaşları, petrol fiyatlarındaki hızlı artış, gıda fiyatlarının küresel ölçekte artışı, bölgemizdeki sorunlar belimizi bükmek için hazır bekliyordu.

Biz de bütün bunların üzerine seçim, TCMB bağımsızlığı, AB ve ABD ile derinleşen krizler, geçmişten gelen sorunlar (İran, Branson vs.) ve ekonominin kendi sorunlarının derinleşmesine izin vermemiz gibi sıkıntıları ekledik.

Ekonomi büyümeye devam etsin diye dengesini bozduk. Sonuçta bugün geldiğimiz noktada AB-ABD gerginlikleri ve TCMB’nin faiz artışı dışında çözülen bir sorun, atılan bir adım da yok.

Yani FED faiz artış süreci devam ediyor, petrol fiyatlarının İran ambargosu sonrası orta vadede geleceği belirsiz, bölgemizde hala sorunlar devam ediyor, bizim dış açık sorunumuza enflasyon eklenmiş, maliye politikasının ne yaptığı hala belli değil ve Mart 2019’da ne mutlu bize bir seçim daha yaşayacağız!

Yani eski tas, eski hamam…

Geldiğimiz noktada tek fark, sene başında 3,80 TL olan ABD Doları 7,25’tan 5,30’a gelmesi.

Ya da Euro 4,55 TL’den 8’li seviyeleri gördü ve ardından şimdi 6,10 TL civarına indi diye her şey yoluna girecek sanıyoruz.

Kabaca söyleyeyim, eğer mesele döviz kurları ise ve bugünkü kırılganlıklar devam ederken biz ekonomiyi iyiden çok çok daha iyi bir şekilde idare etmezsek Dolarda yeniden 7’li seviyeler, Euro’da 8’e yakın seviyeleri görmemiz içten bile değil.

O yüzden sevgili dostlar en kötüsü geride kalmadı.

Geçici iyileşmeler görebiliriz. Ama adı üstünde geçici olur…

Zira biz, “üretim, üretim, üretim!” diye bağırırken “inşaat” diye cevap verenler, bugün de hala inşaat sektörünün elinde kalan konutları devlet eliyle eritmeye çalışıyor.

Reel sektörde konkordatolar uçuşurken, burada sorunun ne olduğuna bakmak yerine, zabıtalarla fiyat kontrolleri yapıp enflasyonu indirmeye çalışıyor.

Ve emin olun ki,

Benim yukarıda yazdığım iyiden çok çok daha iyi yönetimden kastım ise kesinlikle bu değil!