Pazartesi sabahı Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) enflasyon rakamlarını açıkladı. TÜFE ocakta aylık bazda yüzde 1,35, Yİ-ÜFE yüzde 1,84 artış gösterdi. Yıllık enflasyon tüketici fiyatlarında yüzde 12,15, yurt içi üretici fiyatlarında yüzde 8,84 oldu. Geçtiğimiz yıl yüzde 25’lere doğru gittiğini düşündüğümüzde, geçtiğimiz yıl yaşadığımız travmaya göre daha iyi bir durumdayız gibi görünüyor. Ama bu görüntü gerçekten oldukça yanıltıcı. Bir kere her şeyden önce neredeyse konuya objektif bakabilen tüm ekonomistlerin beklentileri gerçekleşti. Bu beklenti, yılsonunda enflasyonda 2018 sıçramasının etkisinin ortadan kalkması ile 2019 sonuna doğru enflasyonun düşeceği, Aralık 2019 itibariyle de yeniden enflasyonda yukarı yönlü risklerin belirleyici olacağı idi.

Yani biraz daha anlaşılır bir dille ifade edeyim. 2018 yılından bu yana fiyatlardaki artışın hızı değişse de artış hep devam etti. 2020 başı itibariyle de bu fiyat artışları yeniden hızlandı. Aylık yüzde 1,35’lik artış, ÜFE’de yine yüzde 1,84’lük artış, maliyet baskısıyla beraber talepteki canlanmayı da gösteriyor. TCMB’nin hızlı ve “önden yüklemeli” faiz indirimlerinin yakın zamanda faiz artışlarına dönmek zorunda kalması bu gidişle ve politika yaklaşımı ile içten bile değil. Nitekim enflasyondaki yükselişin devamına ilişkin jeopolitik riskler, kurdaki potansiyel yukarı yönlü baskılar başta olmak üzere birçok senaryo dururken, beklentileri terse çevirecek çok da fazla alanımız yok. Bir tek küresel ölçekte ortaya çıkabilecek bir yavaşlama, o yavaşlama ile petrol fiyatlarındaki gerilemek belki bir alan açabilir görünüyor ama orada da büyüme tarafında yaşayabileceğimiz ciddi sıkıntılar olacağını unutmayalım.

İşin makro tarafında bunları ifade edebilmek mümkün iken her zaman söylediğim bir hususun daha altını çizmek isterim.  Sayılar yazarken, okurken kolay iken yaşarken oldukça zor. Enflasyon rakamları ile ilgili de daha özele indiğimizde bu gerçeği bir kez daha görüyoruz. Mesela ülkemizdeki dar gelirlilerin bütçelerinden en çok pay ayırdıkları kalem gıda harcamaları. Gıda fiyatlarında son bir ay içerisinde TÜİK tarafından belirlenen fiyat artışı sıkı durun, yüzde 4,65. Yani bu ayki genel tüketici enflasyonunun üç katı kadar hızlı artmış fiyatlar. Yıllık gıda enflasyonunda da yeniden bir hareketlenme görülüyor. Nitekim üretici maliyetlerindeki yıllık artışın yüzde 15’in üzerine çıkması da önümüzdeki döneme ilişkin pek iyi mesajlar vermiyor.

Bu fiyat artışlarının ücretli vatandaşlar üzerindeki etkisi de her geçen gün daha fazla hissediliyor. Hepimizin satın aldığı malların fiyatlarının en iyi ihtimalle aylık olarak hareket ettiğini, ücretlerin ise yılda bir hadi bilemediniz iki kere arttığını düşünürsek yılbaşında yapılan ücret artışlarının daha şimdiden anlamsızlaştığını görmek mümkün. Yıllık yüzde 15 artan asgari ücretteki artışın satın alma gücünün büyük kısmı daha ilk ay itibariyle eridi. Memurda ve emekli de durum çok daha vahim, zira onların maaş artışları görece daha düşük kalmıştı.

Bu ortamda TCMB, hala yıl sonunda yüzde 8’li enflasyonlar hayali kurmaya devam etsin. Belli ki kendisinin üzerine yüklenen görev büyümeyi desteklemek ve bu hedeften geri adım atmayacak. Ancak unutmamamız gereken bir şey var ki enflasyondaki temel sorunları çözmediğimiz sürece, beklentilerin iyimser hale gelmesini sağlamadığımız sürece, ekonomiye güveni sağlayamadığımız sürece TCMB beklentilerini üç ayda bir yukarı revize etmeye devam edecek. Biz de maalesef bu ve benzeri yazıları yazmaya…